Şeker Düğmeler

Rengarenk, çeşit çeşit düğmeleri çok severim. Kıyafete ayrı bir hava katar bu düğmeler. Hele bebek kıyafetlerine... İnsanın yiyesi gelir o rengarenk cici düğmeleri. Düğme almak benim için bir hobi gibi, ama bazen de bunalırım düğme seçerken istediğim renk tonunu, tarzını tutturamam bir türlü.

Klasik düğmelerin yanında bir de araba şeklinde kalp şeklinde düğmeler var. Görünüşleri çok cici ama hiç kullanışlı değiller. Çocuklara zaten kıyafet giydirmek bir dert o esnada yuvarlak olmayan düğmeleri iliklemek çok zor oluyor. Onun için sadece görünüş değil işlevsellik de çok önemli. Hele hele de kıyafet değiştirmekten nefret eden bir evladınız varsa...

Düğme alırken yaşadığım bir anekdot: Bir türlü düğme seçemediğim bir gün satıcı adam " Abla zaten çocuk 2 ay giyecek bu yeleği." dedi. Satıcı haklı mı? Evet haklı sadece iki ay giyecek. Ama ben de haklıyım. El emeği ile örülmüş, emek verilmiş bir giysi var elimde. Uyumsuz bir düğmeyle hiç bir şeye benzemez. İnsan zevk duyarak kullanmalı elindeki ürünü, içine sinerek giymeli değil mi?

Kayınvalidemin ördüklerine tek tek, uzun uzun seçtiğim düğmeler huzurlarınızda:








Çok Acı Çok...


Yaşamını yitirenlere rahmet, kalanlara sabır, katillere ise Allah'tan belalarını vermesini niyaz ediyorum...

Çok acı, çok fena, çok saçma, çok gereksiz ölüm ve yaralanma haberleri...

Bunlar bizi birbirimize düşürmek için yapılıyor. Kürt- Türk diye bizi düşman etmek için kasıtlı yapılıyor. Biliyorum ama... Bilmeme rağmen yine de kışkırıyorum. İnsan bu kadar terör haberini üst üste duyunca hırçınlaşıyor, saldırganlaşıyor... Aman sukuneti elden bırakmayalım. Biz o çapulculara uymayalım... İstediklerini elde edemesinler, bizi birbirimize düşüremesinler inşallah

Tembel Avrat mı?



Bu reyonun ismi ilgi çekici olmakla beraber çok da itici ! Reklamın iyisi kötüsü olmaz derseniz, evet başarılı bir afiş! Ama şahsen ben asla bu yazının altındaki ürünleri almam! Etraftaki herkes bana "tembel avrata bak, cık cık cık..." gözüyle bakar çünkü o esnada veya da ben öyle hissederim!

Ben olsam şöyle bir yazı yazardım "KIYMETLİ HANIMLAR REYONU" altına da not " Sizin gibi kıymetli hanımların sebze yıkamasına, doğramasına gönlümüz razı değil.".

Veya da " ÇİÇEK KADINLAR REYONU" ve notu " Kadınlar çiçektir ve çiçeklerin yemek yapmak için fazla zamanı yoktur."

İşte o zaman bırak çalışan kadını, tembel kadını, en hamarat kadınlar bile reyona hücum eder!

Alış - Veriş

Çarşıda, AVM'de, marketlerde yeni ürünleri incelemeyi severim. İnsanlar neler icat etmiş, görüyon mu bak şu kapitalizmin gücünü pazarlama için neler yapılmış? Nasıl bir paket tasarımı böyle, ne janjanlı ne hoş vb. Bunlarda insanın zekasını, özgünlüğünü ve dediğim gibi kapitalizmin gücünü görürüm. Kimisi hoşuma gider kimisi beni farklı düşüncelere sevk eder...

Eşim ise için ise market alışverişi en fazla 15 dakika sürmeli, kendi giyim alışverişimi ise yalnız başıma yapmalıyımdır. Zaman israfıdır ona göre bu süre. Ben ise ilk paragraftaki cümlelerimi söylerim ona. "Azcık market gezeyim de görgüm bilgim artsın, dünyada neler oluyor haberim olsun. Bak insanlar ne güzel şeyler yapmış?" derim.

O da yine cevap verir tabi." Esas doğaya bak, kainata bak Allah neler yaratmış, bunlar ne ki, pehh?" Ve kendileri tam bir dağ, tepe, dere tutkunudur.

4 yıldır evliliğimizde her market alışverişi planında bu felsefî diyaloglar yaşanır aramızda. İkimiz de geri adım atmadık yıllardır :).

İkimiz de haklıyız aslında.

Mesela geçen bir dükkanda aşşağıdaki saati gördüm. " Aaaa ne güzel, saate baakkk!" dedim tüm yaşam sevincimle. Eşim ise gayet donuk bir ifade ile "gereksiz" dedi... Töbeee... Sanki ben "gerekli" dedim? Sadece "bak" dedim "değişik" dedim. İşte bu da bir örnek yaşadıklarımıza...

Dikkat! Bu Bebek Büyüyor...


Yıllardır kucaklarında saatlerce bebeklerini taşıyan annelerin nasıl buna dayanabildiklerine bir de kucaklarında bir çocuk otururken nasıl yemek yemeyi başardıklarına şaşırırdım. 'DIM' diyorum çünkü ben de artık o sürece girmeye başladım. Muhammed sürekli kaşık çatalı tutmaya çalışsa, ani hareketlerle masaya atılsa da şimdilik idare ediyoruz.

Olayın mantığı şu aslında. Bu bebişler minicikken mesela 3 kilo 600 gramken oları kucakta taşımaya başlıyorsunuz, 3.750- 4.000- 4. 350- 5. 200 - 6- 7- 8... derken kol kaslarınız da taşıya taşıya zamanla güçleniyor. Allah'ın verdiği güç ve sabırla bu işin üstesinden geliyorsunuz.

Yemek mevzuda benzer aslında. Önce etkisiz eleman olarak kucağınızda oturuyor bu bebiş sakin sakin. Sonra elinizdeki kaşığın hareketlerini gözüyle izlemeye başlıyor, sonra başını çevirerek takip ediyor, bir sonraki aşamada eliyle kapmaya çalışıyor ( ki biz tam buradayız şu an)... Bebekler aşama aşama geliştikçe anneler de boş durmuyor, bu gelişmelerle başa çıkma kabiliyetleri geliştiriyor :))

Daha 5 aylığız, yolun başındayız :))