Kirli, Mutlu, Çocuklu!


Annelik üzerine bir gönderi.

Annenin en temel görevlerinden biri de elbette bebeğinin karnını doyurmaktır. Bunu Allah vergisi ana sütüyle sağlamanın yanı sıra bir süre sonra ek gıda zaruret haline gelmektedir. bu ne yaa akademik bir dil mi kullanıyorum ne?

Eğer çocuğunuz benimkisi gibi İLLA KENDİM YİYECEĞİM diyorsa seçenekler şunlardır:

1- siz zorla yedirirsiniz, etraf temiz kalır, ama çocuk psikolojik ve sosyolojik olarak uzun vadede çooook sıkıntılarla karşılaşır.


2- Kendisinin yemesine izin verirseniz,

Çocuğunuz yemek yerken sadece ağzı ile bu eylemi gerçekleştirememekte aynı zamanda tüm kıyafetleri, kafası, saçı hatta çorabı bile YEME eylemine bil fiil iştirak etmektedir. Keşke bu kadarla kalsa! Bir de ev ciheti var; halı, koltuk, sandalye, duvar vb... Bu kadar mı? Ne yazık ki hayır. Sürekli, sizinle irtibat halinde olan yavrucuğunuz sizin üstünüzü başınızı da bir güzel batırır. Üst baş derken mecazi anlamda değil gerçek anlamda! Saçlarınız muhallebi oluverir bebeğinizin o minicik elleri sayesinde...

Bu durum üzerine iki seçenekle daha karşılaşırsınız:



A- İdeal olanı, her yemek sonrası bebeğinizi ve kendinizi banyoya, tüm kıyafetleri de kirliye atmaktır. Bir de halıları silmek felan...

B- Ben bu ideal olanı yapacak gücü kendimde görmediğimden B şıkkını uygulamaktayım şöyle ki: Önlüklerin en kocamanından almak, çocuğu zapdedebildiğim müddetçe mama sandalyesinde oturtmak, yemek sonrası saçlar da dahil olmak üzere yüzünü, elini yıkamak, kıyafetlerini ve kıyafetlerimi silmek... bebeğimin sadece mutfakta ve balkonda yemesine izin veriyorum, mutfak halısını zaten gözden çıkardığım için çok sorun olmuyor... Bu gün az biraz özgürlük vereyim dedim, yatağın çarşafın arasından köfte çıktı! Çarpılcaz bu gidişle... Özgürlük var ama sınırlı özgürlük. Mutfak ve balkonda döksün, saçsın, yesin, içsin...

Böyle yazınca sanki çok bir yiyormuş gibi oldu... Yediğinden değil, eğlencesinde o, 1 kaşığın çeyreğini yer, 3 kaşığı etrafa atar...

Anaokuluna hatta ilkokula giden kocaman çocukların ağzına anneleri yemek veriyor veya da tabakla peşinden koşuyor. Amman kınamayalım şimdi de.... :) İnşallah ben öyle bir anne olmam. ( Şu an ben de tabakla peşinden koşuyorum ama büyüyünceyi kasteddim.) İşte bu yüzden döksün saçsın kendi yesin taraftarıyım!

Başta şunu kabul etmek lazım. Bu çocuk pasaklı, ben de anası olarak saçaklı saçaklı ortalıkta dolanacağım. Mutfak halısının desenleri yemek lekeleriyle güzel bir sentez oluşturacak. Her sabah giydiğim ve giydirdiğim kıyafetler akşama kadar 3-5 kez mutasyona uğrayarak renkten renge desenden desene girecek. Ve ben tüm bunları ÇOK NORMAL olarak kabul edeceğim. İşte bunu başarırsak çocuğumuzu da kendimizi de yıpratmamış oluruz.


Bu yazı da çok hoşuma gitmişti. Buraya CUK oldu şimdi! Kendimizi mi kandırıyoruz bilmem ama...

Ahhh ahhh dinlemiyoruz Allah'ın Rasulünü sonra geliyor başımıza. " "Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz" buyuruyor bir hadis-i şeriflerinde. Ben neyi mi kınadım? Bir yakınımızın çocukları elinde ekmekle evi fır dolanıyordu tüm gün işte onları... Aslında çocukları değil de annelerini kınamıştım " Niye çocuklara besleyici bir şey yedirmiyor?" diye... İşte şimdi başımda. Bizimkisinin en sevdiği şey elinde kuru ekmekle gezmek!

No comments: